Şehir Merkezleri-İlçeler-Köyler-Muhteşem güzel bir doğa-Fay Hattı-Otoyol-Barajlar-Tren Yolu-Maden Sahaları aynı güzergah üzerinde “tespih taneleri” gibi dizilmiş.
Geçtiğimiz yılın yaz mevsimi sonunda, “tespih tanelerinin” üzerine basa basa uzunca bir yolculuğum olmuştu. Adana, Osmaniye, Maraş, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Dersim, Erzincan, Erzurum güzergahını takip ederek, Artvin’e ulaştım.
(Hatay; gönlümde bir yara olarak kaldı…)
Bir kere daha aynı güzergahta yolculuk yapabilirmiyim bilmiyorum.
Mezara verilmeden önce hiçbir tanıdığımın yüzüne bakmadım. Bakamadım. Yüzlerini görürsem, onları toprağa verdikten sonra unutacağım gibi geliyor sanki…
İstedim ki onlar, hep yaşıyormuş gibi kalsın hafızamda. Tıpkı “tespih taneleri” gibi…
oralardan
bir avuç
cam kırığı getir bana
gözlerime serperek
öyle bakacağım
gayri dünyaya
bırak şimdi
kanasın ellerin
sonra iyileşirsin
başka
ne kaldı
görmediğimiz
yaşamadığımız ne kaldı
bedenimizi
toprağa vermeden önce…
Depremin yıktığı binalarla birlikte yıkıldık. Yıkılan binaların altında kalan insanlara birlikte öldük. Gelen haberlerle ve görüntülerle kahrolduk. Ölenleri kurtaramadığımız ve yararlılara zamanında yardım edemediğimiz için çok öfkelendik, utandık. Gözü buğulanmayan, sözü düğümlenmeyen kalmadı. Ağladık. Her ölenle birlikte çok yorulduk…
Kaç gündür, Ruhi Su’nun “Mahsus Mahal’ini dinliyorum.
“…….
Ölürüm ölürüm kardeş aklım sendedir.”
“…….
Bulurum bulurum kardeş öfkem kındadır.”
“……
Bilirim bilirim kardeş gelen gündedir.”
https://www.facebook.com/groups/812610092632820/permalink/1320050241888800/?mibextid=Nif5oz