KAPADOKYA ‘da AŞK GÜZELDİR
Coğrafyacı Strabon’a göre Kapadokya’nın sınırları güneyde Toroslar, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Karadeniz’e kadardı. Yani Kapadokya’nın büyüklüğü bugünkü Kapadokya’dan fazlaydı.
Günümüzde Kapadokya olarak bilinen yer, Nevşehir başta sayılarak Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerine yayılmış coğrafi bir bölgedir. Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Ortahisar,Derinkuyu,Ihlara ,Kapadokya’nın en bilinen ve ziyaretçi alan yerleridir.
Bugün “Bir Türk’e Gönül verdim “filmindeki (1969 yılı) Kapadokya’yı tanımak imkansızdır. “Deprem” filminin çekildiği Ihlara vadisi az da olsa değişmiştir. Buralar Yeşilçam ‘ın doğal film platosudur. Yılmaz Güney ‘in “Acı” ve “Ağıt” filmi ile Nuri Bilge Ceylan ‘ın “Kış Uykusu” filmi dışında onlarca film Kapadokya’da çekildi. Değişimler bu filmlerde de görülür.
Kapadokya’da doğa ve tarih iç içe geçmiştir. Coğrafi olaylar Peri bacaları’nı oluşturmuş, tarihi süreç içinde insanlar, toplumlar,krallık sistemi peri bacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar yapmışlardır.
Binlerce yıllık medeniyetlerin beşiği Kapadokya bugün yapılaşmadan nasibini almış görünüyor. 30 yıl önce peri bacalarının olduğu vadilerden, sonradan yapılmış bir binaya rastlamadan Göreme’den Ürgüp ‘e kestirme yollardan yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Bugün aynı rotada yürüsem karşıma otel,motel,restoran gibi binalar çıkar. Vadide yapılaşma yoğun ve bu insanın tarih ve doğa duygusunu hissetmesini azaltıyor.
Kapadokya’nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kurmuş bir konumu vardır.İpek Yolu buradan geçer.
Bugün Kapadokya vadisine uzaktan baktığımızda kuzeyde dağların eteğinde kurulmuş Avanos görünür. Önünden Kızılırmak akar. Zelve ve Çavuşin, Avanos ‘a çok yakındır. Ve Göreme ile Avanos arası 15 km kadardır. Ürgüp doğuda kalır. Ortahisar ise adı gibi ortadadır. Az ileride ortaçağ kaleleri gibi görünen Uçhisar da yakındır ve Uçhisar’dan Nevşehir’in dış mahalleleri ve yüksek katlı apartmanları görülür. Uçhisar’dan yukarıda adlarını saydığım yerleşim yerleri, vadiler ve peri bacaları görülür.
MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu çöker.Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan Hitit Kralları egemenliği yaşanır.Baskı ve şiddet dolu bir dönemdir bu süreç. Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer.
MÖ 332 yılında Makedonya ‘dan İran’a yola çıkan Büyük İskender,Persleri yenilgiye uğratır, Kapadokya’da büyük bir direnişle karşılaşır. Bu yıllarda Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğru ise Romalılar kendilerini gösterir.MÖ 1. yüzyıl ortalarından itibaren Kapadokya Krallarını, Romalı generaller atar veya tahttan indirir. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölür ve bölge tamamen Roma’nın bir eyaleti haline gelir.
1970’li yıllarda Kapadokya ‘da henüz turizm çok gelişmemiştir. Kapadokya’nın vilayet merkezi Nevşehir, kalesi ve orada bulunan Rum hamamı, kilise ve mahallesi sayılacak tarihi Nar kasabası vardır.Vilayette yaşayan Türk nüfusu içe dönük, tarım ve ticaret yapar,geçimini bunlardan sağlayan muhafazakar kent Nevşehir çok tanınmaz. Bugün Nevşehir’de gezerken şehrin tam ortasında yapılmasına izin verilen Crowne Plaza’yı büyük bir gökdelen olarak görünce şaştım, kaldım. Sanırım bizim muhafazakar toplumumuz şatafatlı bir görüntü ve hayata fena alıştı.
Nevşehir, 1970 sonrasında muhafazakar çizgisini milliyetçi hareketlerin yükselişine dönüştürdü. Nevşehir’de seçimleri tıpkı Erzurum ve Yozgat gibi yüksek oranda MHP kazanıyordu. Son yıllarda bu kentlerde AKP yüksek oy alsa da bu oyların gerçek sahibi milliyetçi seçmendir.
Nevşehir’i gezerken Abdullah Çatlı geldi aklıma. Çatlı bu kentte doğmuş, büyümüştü.Bir de CHP genel başkanı Bülent Ecevit ‘e 17 Haziran 1980 yılında Nevşehir’e girişteki suikast girişimini hatırladım.
MS 3. yüzyılda Kapadokya’ya Hristiyanlar yerleşir. Kapadokya Hristiyanlar için eğitim,inanç merkezi haline gelir.Fazla sürmez Hristiyanlara baskılar artar.Hristiyanlar derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınakları kullanırlar ve Romalı askerlere karşı direnirler. Pagan Roma vahşidir.Kapadokya’dan Yahudiye’ye kadar her yeri ele geçirmiştir.
Böyle bir tarihsel fon içinde 1988 yılında yani bundan 35 yıl önce 29 yaşında bir genci Nevşehir’de yaşayan arkadaşı oraya davet eder.Genç adam bir otobüse biner ve şimdi pek hatırlamadığı Acıgöl üzerinden Nevşehir ‘e gelir ve otobüsten garajda iner. Arkadaşını arar.Garajda o yoktur ama kısa boylu,güler yüzlü bir genç kız vardır ve ona yaklaşır.
Kendini tanıtır ve arkadaşının meslektaşı olduğunu söyler. Kendisi sonra gelecektir. Genç adamı alır ve eve götürür. İki genç evde oturur,sohbet ederler,akşam olur,yemek yerler,şarap içerler ama genç adamın arkadaşı gelmez.
Sonrası sabah olur, hayatta hiç umulmadık anlar yaşanır. Orada kaldığı 5 gün içinde arkadaş da gelecektir elbet ve bunu bilerek yaptığını söyler. Fena mı yaptım, der.Doğrudur fena yapmamıştır ama Pers ordusuyla savaşan İskender ‘in durumu gibi bu sert coğrafyada çatışmalar açığa çıkar.
Genç adam sonraki yıl o genç kızı bir kez daha görür. Bu kez onu bir başkasıyla evli olarak görür. Sonrası 32 yılda görmez. Yaşıyor mu bilmez. Arada düşünür, adını hatırlamaya çalışır ama bir türlü hatırlayamaz. Onun Kapadokya anısı da böyledir. Hem mutlu olmuş hem de olmamıştır. Nar kasabasında el ele yürüyüşlerini, Göreme Ürgüp arasında yürürken sinirlenip gözlüklerini buğday tarlasına atışını hatırlar. Aslında aşk ölüm gibi birşeydir. İnsanı kendinden geçirir. Hatta öldürür.
Sonraki yüzyıllarda Anadolu’nun Ermenistan’dan Kapadokya’ya kadar olan Hristiyan bölgelerine Arap akınları başlar. Bu akınlardan kaçarak bölgeye gelen insanlar olur.Yeraltı şehirleri yeniden kullanılır.
- yüzyılda Kapadokya, Selçukluların eline geçer.Selçuklu ve Osmanlı zamanında bölgede pek sorun yaşanmaz.1915 tehciri,İttihatçılar dönemi bölgeye yansır. Bölgedeki son Hristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle,Kapadokya’yı terk ederler.
Kapadokya yine Kapadokya’dır. Ama ruhunu kaybetmiş, herşeyini ticarete bağlamış. Kore,Japon,Çin, Hint restoranları olan (Göreme) bir yer haline gelmiştir.
“Kalbim çarpar diyen kadına,ben de çıkamam Uçhisar’a diyen kocanın hemen peşinden arkasındaki kaynanasını kastederek,karısına “anan çıkarsa kendi çıksın” demesi tiyatronun son perdesi olsun…
Gülüp geçtim ve hayat artık geri basıyor…