David Latsuzbaia’nın paylaşımı ve bu paylaşım üzerine Badri Gogia ve David Latsuzbaia’nın diyaloğu: Apkhazeti (Abhazya) gerçekleri üzerine bir kesit!

David Latsuzbaia’nın paylaşımı ve bu paylaşım üzerine Badri Gogia ve David Latsuzbaia’nın diyaloğu: Apkhazeti (Abhazya) gerçekleri üzerine bir kesit!
Örneklerle asimilasyon, baskılar, engellemeler, bir tarafta kahramanca karşı durup kimliğini koruyan, diğer yanda ihanet edip milliyetlerini satarak Apsuvalaşan Gürcüler! Öz kardeşi Gürcü iken kendi Apsuva olanlar.
David Latsuzbaia’nın 11.09.2023’te (dün) “Gürcülerin Apsuvalaştırılması” hususunda yazdığı yazıyı aynı gün Türkçeye çevirip yayımlamıştım. Latsuzbaia’nın paylaşımı altında yapılan yorumların tamamı ilgi çekici olmasına rağmen, çok uzayacağı için sadece Badri Gogia ve David Latsuzbaia arasındaki yazışmayı Türkçeye çevirip dünkü paylaşımla birleştirerek yeniden yayınlıyorum.

Öncelikle kendi görüşüm olarak şunu ifade edeyim: Son iki yüzyıldır Gürcistan’a gelen Rusya’nın kolonist ve Gürcü karşıtı siyaseti yüzünden yaşanan sıkıntılar bitmedi. 1878 senesi sonrası yani 93 Harbi sona erip Osmanlılar Ruslara o toprakları terk edip çekildikten sonra (cahillerin savaştan kaçma gibi ifadeleriyle karşılaşırsanız dikkate almayın) Açaralı atalarımızın binlerce senelik öz yurtlarını terk etmeleri dâhil başka bölgelerde yaşanan sorunlar da göçler de Gürcü karşıtı siyasetin sonucuydu. Gürcistan’ı işgal eden ve yöneten, ülkenin parçalara ayrılıp yutulmasını amaçlayan ve her şeyi mubah gören Rus siyaseti, Gürcistan’a karşı kullanabileceği her şeyi kullanırken, bunu tarihi Apkhazeti’de (Abhazya) gerçekleştirmek için Apsuva etnik grubunu kullanmaya, onları şımartıp kışkırtarak bölgeyi sonsuza dek kendi egemenliği altına almaya çalıştı. Tarihte ilk kez millet olma ve devlet kurma şansı yakaladığını düşünüp ayrılıkçı heveslere kapılanlar, Rusya’nın kıçına sokularak onların desteğiyle, beraber yaşadıkları Gürcülere her türlü kötülüğü yapmaya başladılar (Esasen Apkhazi/Abhaz ismi de eski bir Gürcü terimi olup şimdiki Abhazlar tarafından sahiplenilmiştir). Rus siyaseti, Gürcülerin asimilasyonunu ve bu yolla Abhazların nüfuslarının çoğaltılmasını da kapsıyordu. Öyle ki; Gürcistan’ın işgal altında olduğu şartlarda Gürcüler kısıtlanıyor, engelleniyor baskı uygulanıyordu. Özellikle Sovyet döneminde Abhaz olmayanların, özellikle de Gürcülerin para kazanması, bir yerde işe girmesi, müdür, yönetici, rektör vd. olması engelleniyordu. Tüm bu imkânlara sahip olmak için Abhaz olmak gerekiyordu. Rusya bu yolla da Gürcüleri sindiriyordu. İşte bu yüzden de birçok Gürcü milliyetini satıp Apsuvalaşma pahasına menfaatlerinin peşinden gitti. Badri Gogia’nın aşağıda dediği gibi; Ruslar olmasa Apsuvalar bunu Gürcülere yapamazdı, Apsuvalar yardım etmese de Ruslar bunu yapamazdı. Ancak ayrılıkçı Apsuvalar ve Apsuvalaşmış Gürcüler ihanetlerinin bedelini ağır ödüyor; Abhazya’nın her türlü gelişme ve imkânlardan yoksun oluşunu, sokaklarda gezerken adam soyulmasının sıradan bir olay oluşunu, akla gelebilecek her türlü kanunsuzluğu bir kenara bırakalım; hem gerçek Apsuvaların hem de Apsuvalaşmış mankurt Gürcülerin çocukları bugün artık Rusça konuşuyor Abazaca değil. Okullarında bile 4. Sınıftan sonra sadece Rusça eğitim var, çünkü buna dilleri de elverişli değil. Bahsedilen Abhazya’daki Gürcüler ve Apsuvalaşmış Gürcülerin çoğu Megrelidir, ancak elbette onların içinde Svani, Raçalı, İmereli vd. de var ve onlar kendi ifadeleriyle Kartveli olduklarından ve Kartveli terimi Türkçeye Gürcü olarak çevrildiğinden biz de bu terminolojiyi kullanıyoruz. Kifayetsiz muhteris diyebileceğimiz sınırlı sayıdaki kişi bu terminolojiyi çarpıtmak isteyebilir, onlar zerre umurumuzda olmayıp alt liglerde debelenerek kendiliğinden yok olma yolunu seçtiklerinden kendileri için yapacak bir şeyimiz yok. Konu çok uzun, bu Gürcistan bölücülerinin Abhazya dışındaki Gürcistan topraklarında taraftarları yok muydu? Vardı, hala var. Hem de başkent Tbilisi’de. Kimine sözde tarihçi diyorlar, kimine siyasetçi, kimine bilmem ne. Hepsinin ortak yönü, gerçekleri çarpıtmaları, Gürcistan düşmanlarıyla işbirliği yapıp onların istediği şeyleri konuşmalarıdır. Nerelerden beslendiklerini anlamak zor değil. Birçok isim sayabiliriz, güncel olduğu için bir tanesinin adını verelim. Beka Kobakhidze. Belki de bu isim ileride bir makam sahibi olur bu yetenekleri (!) sayesinde.
Şimdi, David Latsuzbaia’nın dünkü paylaşımını ve o paylaşımın altında Badri Gogia ile yazışmasını verelim:
David Latsuzbaia’nın dünkü paylaşımının Türkçesi:
“Karşıt görüşlü anam
Annem İrina Kuprava, 1989 yılı sonunda Sokhumi’de Rustaveli Derneği ve Halk Cephesi’ne şu yazılı metinle başvurdu:
“Bilindiği üzere sayısı az olan Abhaz halkının nüfusu, Gürcülerin sayısının azaltılması pahasına çoğaltıldı. Eskilere dayanan bu gerçeği benim örneğim ispatlıyor: Köken olarak Gürcüyüm, 1937 yılında Oçamçire rayonunda Reka’da doğdum ve benim köyümdeki herkesin olduğu gibi, benim de kimlikteki ulus hanemde Abhaz yazıyor. Ne ben ne de benim durumumdaki başkaları, bu durumu en başlarda önemsemiyorduk ve bu tür kayıtları etnosun göstergesi olarak kabul ediyorduk. Bugün ise biz “Likhni mektubu”nun verdiği acı dersi, 1 ve 9 Nisan, 15-16 Temmuz trajedilerini gördüğümüzde; Benim çok çile çekmiş Gürcistan’ım bağımsızlığı için mücadele ederken, -Ben kanımla bedenimle Gürcü, sözümle ve işimle Gürcü, inancımla ve bilincimle Gürcü, üç Gürcü evladımın annesi (Üçü de Gürcü dili ve edebiyatı uzmanı, biri milli eğitim hareketi aktivisti), Gürcü dili ve edebiyatı öğretmeni olarak (32 yıllık hizmetim var), Gürcü dili ve Gürcistan karşısında saygıyla eğiliyor, O’nun parlak geleceğini hayal ediyor, milli bilince sadık olduğumu belirtiyor ve benim gerçek milliyetim olan “Gürcü”lüğümü yeniden kazanmayı ve bunun kimliğimdeki ulus hanesine yazılmasını gerekli görüyorum.”. (“Samreklo” gazetesi, Sayı:2, Aralık, 1989).
Bu dilekçeyi annemin izniyle Malkhaz Pataraia’ya verdim ve “Samreklo” gazetesi yayınladı.
Kuprava’ların en eski Gürcüler olduğunun ispatlanması ve bunun açık şekilde ilan edilmesi, onlarca yıldır Gürcü elementleriyle kendi sayıca az nüfuslarını çoğaltmaya çalışan ayrılıkçılara bir tür psikolojik darbe vurdu. Apsuvaların endişesi boşuna değil, çünkü “Abhazların” %60-70’i apsuvalaşmış Gürcülerden oluşuyordu.
Şundan eminim ki, annemin kahramanca hareketini şu an fazla kimse hatırlamıyor olabilir, ancak, gelecekte bu yol başarılı şekilde devam eder, apsuvalaşmış Gürcülerin nesilleri, hem ruh hem fiziksel olarak, kendi milli bedenlerine geri dönerler.
Annemin bu hareketi büyük çalkalanmaya neden oldu. Telefon açıp hakaret ediyorlar, tüm aileyi yok etmekle vd. tehdit ediyorlardı. Apsuvalar arasında akrabalarımız vardı ve onların çoğu bizimle ilişkilerini kesti. ‘Böyle bir yılan doğurup yetiştirdi’ diyorlardı-Bunu benim için söylüyorlardı!
İyi de, Apsuva tarihçi Kh. S. Bğajba kendisi şöyle diyordu: “Çok sayıda Abhaz soyadında yabancı elementler görülmesi, tarihsel gelişim sürecinde Abhaz halkının başka etnik grupların gelişiyle dolması şeklinde açıklanabilir.” Kh. Bğajba. Abhaz Dili Bzipi Diyalekti. Tbilisi, 1964. Sf.249.
“Samreklo” gazetesinin o sayısının Gürcücesi elimde kalmadı, sizinle Rusçasını paylaşıyorum.”
Paylaşım altındaki yorumlar:
“Badri Gogia:
İrina Kupradze Hanımefendi’nin bu davranışı kahramanlık evet, ama onun Apsuvalaşmış kardeşinin Gürcü karşıtı yayınları Gürcistan için uzun süre zehir olarak kalacak. Oysa ne sıcak bir adamdı, Erasto oğlu Bay Arvelodi Kuprava, ne seçkin bir Gürcüceyle bize tarih anlatırdı Sokhumi Üniversitesi’nde, fakat yine de Apsuva ayrılıkçıların ilk on ideoloğu arasına girdi ve bu utancı onun üzerinden kimse temizleyemez. Onun Abhaz antropolojisi hakkında yazdığı Gürcü karşıtı kitabı tümüyle saçmalıktır. Megreli ve Apsuva ortak soyadlarının hepsinin Apsuva soyadları olduğunu söyledi, oysa gerçekte Kartveluri soyadlarıdır. Bizim trajedimizdir bu; ne zaman aileden birisi sosyal avantaj/ayrıcalık elde etmek için kendini apsuva olarak yazdırsa böyle oluyor. Sokhumi Üniversitesi’nin neredeyse yarım asırlık rektörüne, kardeşi Gürcü kendi Apsuva olan rektör Aleko Gvaramia’ya da bu oldu. O’nun rektörlük seçimi öncesi yaşayan seçim süreci prosedürünü iyi hatırlıyorum: Üniversite’nin ana salonunda, yeni rektör adaylarının belirleneceği söylendi ve orada bize belirtildiğine göre de sadece Abhaz olanlar aday olabilecekti. İşte, bakın neden apsuvalaştı Aleko Gvaramia?! Dimitri Gulia eğer apsuvalaşmasaydı, Abhaz edebiyatının kurucusu olamaz, ancak ve ancak basit bir köy okulunun Gürcüce öğretmeni olmayı başarabilirdi. Geri döndüğümüzde Apsuva “ayırımcılığını” bitireceğiz, Apsuvalarla insani yaşamı paylaşacak ve orman kanunları/kuralsız dünya görüşünden çıkaracağız.

David Latsuzbaia:
Söylediklerinin tümüne katılıyorum Badri. Arvelodi’nin o kitabını da biliyorum, senin cevabi kitabını da Bejan Khorava verdi… Arvelodi 7 yıl önce Tbilisi’ye gelmişti. 3 yıl önce Sokhumi’de öldü.
Badri Gogia:
Bana kızarsın sanmıştım. Ne de olsa senin dayın. Ancak, onların (ayrlıkçıların) konularına öyle dâhil olmuştu ki, görüldüğü kadarıyla, hangi katillerin tarafında yer aldığını iyice gördükten sonra dahi onlara gerçek yüzlerini yakıştıramadı… Çok sıcak bir insandı, fakat yine de apsuvalar için o kitabı yazdı. Ancak, o kitap öyle zayıf bir kitap ki (hiçbir argümanı olmadığından iyi kitap yazamazdı), pratikte esasen bizim işimize yaradı. Sonuç böyle oldu. Onun ve Açugba’nın kitaplarından sonra başladı Gali’deki Gürcülüğün terörize edilmesi. Abhazmışsınız ve derhal gerçek ulus kimliğimize dönün dediler.
Badri Gogia:
Dato, bu arada, annenin adımı ayrılıkçılara vurulmuş büyük bir darbedir.
David Latsuzbaia:
Apkhazeti’nin (Abhazya) işgalinden sonra Arvelodi Sokhumi’yi terk etmedi. Yıllarca çalıştığı çevreyi, kocaman kütüphaneyi vd. bırakamadı. Eşera köyündeki (Gumista çayının karşısında) bizim mermilerimiz tahrip etti. Anne-babasının mezarı da oradaydı ve eşiyle birlikte kaldı. İlk zamanlar evine kapandı, daha sonra çıktı. Evinde kalsa daha iyi olurdu. Üç çocuğu gitmişti. Bu, dayımın hayatındaki trajedisidir, fakat bilinçli olarak sahtecilik yapıyor ve kendi kanına, canına, vatanına ihanet ediyorsan, bu affedilmez bir suçtur. Buraya geldiğinde kendisine hiçbir şey demedim. Acıdım. Üstelik annem yeni vefat etmişti…
Badri Gogia:
25 yıldır Paris’te yaşıyorum ve artık iğrendim bu şehirden. Sokhumi’yi özlüyorum, orada yaşamak istiyorum, fakat orada bambaşka bir halk yaşıyor, bizi oraya sokmuyorlar; ya savaşıyordun seni buraya sokmayız, ya da Abhazya’nın bağımsızlığını kabul et öyle gel diyorlar. Şimdi dayına mı yazık yoksa bize mi? Biz daha büyük talihsizlikler yaşadık topluca, onlarınkiyse bireysel. Abhazyalı kaç Gürcü ölürken Sokhumi, Gagra ve Oçamçire’yi sayıklıyordu… Vatanlarını göremeden göçüp gittiler… Apsuva ayrılıkçılar olmasa Ruslar bize bunu yapamazdı, ne de Ruslar olmasa Apsuvalar bize bunu yapabilirdi. Gençliğimizi, tüm hayatımızı elimizden aldılar, bizim yanmış fotoğraf albümlerimiz hakkında konuşmak dahi istemiyorum… Sokhumi’deyken babamın aldığı bir pantolon ve bir takım elbiseyi Paris’te hala saklıyorum. O takım elbiseyle Sokhumi tiyatrosu önünde çekilmiş fotoğrafım var. O zaman 18 yaşımdaydım. Şimdi 57 yaşımdayım. 58 yaşıma gelince o takım elbiseyi giyeceğim (o zamanki fiziğimi korudum) ve Paris’in Saint-Michel meydanında aynı pozda fotoğraf çektirecek ve iki fotoğrafı beraber paylaşacağım…
Badri Gogia:
Üniversite gazetesinde Apsuva öğrencilerin Gürcü öğrencilere hitaben açık mektup yazdığını (Enguri’nin karşısından olanlar Enguri’nin berisine karışmayın dediler) ve onlara yazdığım cevabı yayımlamadıklarını hatırlıyorum. O zaman rektör Aleko Gvaramia beni odasına çağırdı ve odaya girdiğimde birkaç Gürcü karşıtı Apsuva öğrenciyi davet etmiş olduğunu gördüm. Onların önünde bana soru soruyor; ‘Böyle sahte bir cevabı nasıl yayımlarım?’ Diyordu. Bunda sahte olan ne var? Diye sordum. Ne de, meselâ orada sıraladığın Abhaz hidronim ve toponimlerini Gürcü olarak belirtmişsin dedi. Bunu Apsuva öğrencilerin memnuniyetsiz dırdırı eklendi. Sonra rektör bana “Abhazya’da bir tane olsun Gürcüce toponim söyle” deyince “Mesela sizin köyünüz Reka” dedim. Böyle kaba bir cevabı beklemiyordu. Bunu şundan dolayı hatırladım; meğer annen de Reka köyündenmiş.
David Latsuzbaia:
Eh, Badri, ben de Tbilisi’deyim, fakat Abhazya’da yerlerinden edilenler burada da büyük mücadele verdi. Sokhumi’den elimde kalanlar büyük bir İncil ve Sokhumi kilisesinden satın aldığım haçtan ibaret. Dertli ve moralsiz annemle babam burada öldüler. Savaştan sonra durmadık ve tüm iktidarların politikaları nedeniyle hep sokaktaydık… Benim kuşağımdan (65 yaşımdayım) birçok kişi ya ayyaş oldu, ya uyuşturucu müptelası. Birçok kişi intihar etti… Ne kadarını anlatayım? Sanki sen bilmez misin her şeyi? Ben Gürcistan için çok şey yapmış olmalarına rağmen, bizim kuşak için kayıp kuşak diyorum. Belli ki her şeyin kendi içinde bir mantığı var.
Badri Gogia:
Çok yorulduk, yaşlandık, hastalandık ve Apsuvaların bize yaptıklarına Tbilisi’de yapılanlar da eklendi. Birçok kişi kendi öz yurdu Abhazya’yı göremeden dünyada göçüp gitti ama biz o şekilde, layığıyla görmeden gitmeyeceğiz. Gerçek şu ki, Gürcistan’ın kalan kesiminin “mutluluğu” için Abhazya’yı feda ettiler. Bu birçok kişinin işine fazlasıyla geliyor. Sadece biz varız, hem harcanmış, hem de Abhazya’yı geri kazanma planları olan bir tek biziz. Fakat hala geç değil. Bir şey olacak, daha doğrusu bir şey yapacağız…
David Latsuzbaia:
Evet annem o köyde doğdu. Dedem Erasto köy heyeti başkanı ve savaş gazisiydi (İkinci Dünya Savaşı). Annem daha sonra Tbilisi Üniversitesi’nde Kafkasoloji dalında eğitim alıyordu, fakat Sokhumi’de pedagoji enstitüsünden mezun oldu.”
































