Hatıralar yoruyor bazen…
Eski bir araba kullanıyorum. Farın biri kesildi, gece, göz gözü görmeyen bir sis ve yağmur. Silecekler yetişmiyor nerdeyse. Berbat bir stabilize, köy yolu. Çamur, kaygan. Zor ilerliyorum. Yanımda oturanı bir yere yetiştirmek zorundayım. Dağlara sürüyorum arabayı. Kasetli teypte dertli türküler çalıyor. Doluyuz… belki bindokuzyüzdoksanaltı…
Altı asker iki subay eşliğinde bir gece ikiotuzda Trabzon Bahçecik hapishanesndei tek kişilik hücreden alınıp havaalanına götürülüyorum. İstanbul thy uçağı ellerim kelepçeli, uçakta bile. Bağırıp çağırıyor kelepçeleri çözdürüyorum. Hostesten bir kahve istiyorum. Sabaha karşı istanbula iniyorum. Özel bir araç alıyor beni başka bir uçağa götürüyor. Elazığ uçağı. Sabah çok erken Elazığa iniyorum, özel araçlar yanaşıyor uçağa, ilk beni indiriyorlar. Bir sürü asker sarıyor etrafımı. Yüksek güvenlikli hapishanenin tek kişilik koğuşuna atılıyorum. Hiç bir şeyim yok. Hiç bir şey…direncimden başka. Sene ikibin onyedi olmalı…
İlkin yüksek bir binanın denize bakan balkonunda karşılaştık. Cıvıl cıvıl aydınlık, güleç bir yüz. Sevimli, güzel. İstanbulda yaşıyordum, gezmeye gelmiştim o şehre. Yaz mevsimiydi. Sonra sanki biraz yağmur biraz pus ve soğuk bir akşam üzeri o şehrin en işlek caddesinin sonunda buluştuk. İçtik, konuştuk o akşam bolca…yine cıvıl cıvıl, güleç ve güzeldi. Sene ikibin yirmiüç olmalı…
Sıraselvilerde gazete büromuzda sabah toplantısındaydık telefon çaldı, gazetenin telefonu, cep telefonlarımız yoktu, belki cep telefonu yoktu. Yücel baktı telefona, seni istiyorlar dedi. Yeğen Emin idi telefonun ucunda, abi başımız sağolsun Mustafa çavuşu kaybettik dedi. Babam…dedim. o kadar. Eve geldiğimde tabutunda upuzun yatıyordu. Yalnızca traşlı yüzüne dokunabildim. Sonrası gece sabaha kadar yanında bekledim. Ceneze töreninde korkunç bir yağmur yağmıştı ama binlerce insan oradaydı. Babam bir firar öncesi beni odaya çekip “oğlum Allah burnunu kanatmasın, ayağın taşa değmesin, yolun bahtın açık olsun” demişti. Babamla hayatımda ilk kez bu kadar yakın olnuştum. Yine geceydi yine yağmur yağıyordu. Evden çıktım, karanlık sokakta kayboldum…
Yanına ilk gidişimi hatırlıyorum. Yemyeşil ormanlar, tir tir titriyordum heyecandan. Serçe parmağı bir serçenin ayağı. Mini minnacık…hayal mi düş mü gerçek mi…ne kadar yürüdük, neler konuştuk. Seviyordu… hep sevdi belki bilmiyorum. Ben hep sevdim.
Bahçede oturuyorum. Türlü hayaller kuruyorum. Mahalle camiinde ezan okunuyor, yatsı ezanı. Çıkıp dolaşmak istiyorum hatıralarımın şehrinde… çocukluğuma uzanırım belki…
Hatıralar yoruyor bazen…
11 haziran ‘ 25.
Trabzon/ kalekapı
Vakit şu an.
B.Ö…



























