Dağlar sessiz olur…
Dün gece çok güzel bir dolunay vardı. Yukarlardaki çıplak tepeleri, kayalıkları gümüşe boyadı adeta.
Etrafta hiç bir ses yok. En yakın yerleşim yeri en az iki kilometre uzakta. Hiç kimse hiç bir hareket yok.
Alçak bir sesle türlüler dinliyorum.
Sevda türküleri, bozlaklar…
Şehrin karmaşası haylidir yormuştu beni…gürültü, araba ve insan seli…
Zigananın zirvesine yakın bir yerdeyim.

Dışarda keskin bir soğuk. İçerde hiç sönmeyen soba…
Eski zamanlar, eski, yeni hatıralar, kimi hayâl meyâl hatırlanan yaşanmışlıklar.
Karşı tepelerdeki yayla evlerine ayılar giriyormuş. Belki bu gece benide ziyarete gelir, kimbilir.
Biraz viski içtim. Kafam da bir dinginlik. Bir sakinlik… belki biraz huzur.
Dünyanın derdi, çilesi başımızda.
Hiç huzur vermediler bize hiç…
Onsekiz yaşımda başlayan polis, karakol, mahkeme aynen devam ediyor. Kapımız ne zaman çalınır, yeni bir dava ne zaman karşıma çıkar bilmiyorum.
Demişti ki biri ” bunlar senin onur madalyaların”..
Bunu halklarımız taktir etsin. Benim böyle bir iddiam yok…
Sadakat boynumun borcu, halklarımıza, davama sadakat…
Her defasında ülkemi terketmeyi dayattılar, her defasında bu tuzağa düşmedim.
Oysa çocuk oyuncağı gitmek, bütün ” yurt dışı çıkış yasağı” na rağmen…
İstesem kimse beni tutamaz. Hiç bir yere gitmiyorum. Gitmeyeceğim. Ölürsek memlekette ölelim…
Hapishanelerine aşinayım memleketin, karakollarına, mahkemelerine.
Aşinayım…
Bin kez söyledim, bir daha söyleyeyim ben on sekiz yaşımda ölmüşüm zaten. Kime papuç bırakacağız?
Neyse, bırakalım bunları şimdi.
Kelimelerle ve kısa cümlelerle devam edelim sohbete.
Uzun cümleler kurmayı sevmiyorum ben. Ne kadar gerekliyse o kadar kelime…
Kim ne kadar anlarsa o kadar, yazalım, konuşalım.
Anlamayana Yaşar Kemal okutsan nafile…
Bu gün ne güzel güneş vardı, çimene uzandım. Masmavi gökyüzüne baktım uzun uzun.
Türlü hayaller kurdum…
Sonra içeri geçtim güzel bir öğlen şekerlemesi yaptım. Soba yanıyordu ve sobanın üzerinde ağzına kadar su dolu bakır güğüm kaynıyordu.
Belki rüyalar gördüm ama hatırlamıyorum.
Belki seni gördüm…unuttum…
Yok yok rüyamı unuttum. Seni değil…
Zigana dağları.
Gece.
Kasım ayının başları.
’25.
Trabzon.
B.Ö.































